Çocuğun sosyal-duygusal, zihinsel ve dil gelişiminin temeli, büyük ölçüde 0-6 yaş döneminde atılır. Bu dönemin başlangıç noktası ailedir. Zira çocuk; ilk iletişimi ve insani ilişkileri aile içerisinde deneyimler, bu etkileşim sürecinde ebeveyninden öğrendiği dil ile etrafında olup biteni tanımlar, kavrar ve anlamlandırır. Bu anlamda dil, çocuk için dünyaya açılan pencerenin anahtarı niteliğindedir ve çocuk ilerleyen yaşamında öğreneceği her bilgiyi bu temel üzerine inşa eder. O pencereyi açacak bir anahtar bulamayan çocuk; hayatı anlamlandıracak, duygu ve düşüncelerini ifade edecek en temel vasıtadan mahrum kalır. Ailesi, yakın çevresi ve toplumun diğer üyelerine kendisini yeterince ifade edemeyen ve başkaları tarafından anlaşılmadığını düşünen bir çocuk, sosyal ve duygusal anlamda yalnızlaşır ve birçok alanda bu eksikliğin beraberinde getirdiği sorunlarla karşı karşıya kalmaya mahkumdur.
Dil; sadece bireylerarası iletişimde temel araç değildir, aynı zamanda onu konuşan, ortak kültür ve değerleri paylaşan bireyleri bir arada tutar, aidiyet hissi oluşturur. Her dil; hayata dair olguları, duyguları, hadiseleri, nesneleri ve onlar arasındaki ilişkileri, kendine özgü bir biçimde kodlar ve ortak bir değerler manzumesinin ifade kalıpları halinde inşa eder. Hikayeler, masallar, şarkılar, atasözleri ve deyimler, bu kökten beslenerek dilde vücut bulur. Bu miras; nesilden nesile yine ancak dil üzerinden aktarılır. Bu anlamda dil aynı zamanda geçmişten geleceğe bir köprü gibidir ve toplumsal hafızaya erişim imkânı sağlayarak bireye, üyesi olduğu toplumun köklerini ve zenginliklerini tanıma fırsatı verir. Birey, sadece öz kimliğinin dayandığı bu kökü en iyi şekilde anlayabildiği takdirde başarıya ulaşabilir ve bulunduğu topluma faydalı bir birey haline gelebilir.
Dil öğrenimi süreci; uluslararası göçlerin kalıcı bir gerçeklik haline geldiği toplumlarda doğup büyüyen çocuklarda, çok dilli ve çok kültürlü ortamların etkisi altında gerçekleşmektedir. Bu bağlamda yurt dışında doğup büyüyen Türkler, çift dilli bireyler olarak dünyayı iki iletişim alanı ve iki anlam dünyası üzerinden öğrenmeye çalışır. Bu açıdan bu toplumlarda yetişen çocukların dil gelişimi süreci, üzerinde hassasiyetle durulması gereken meseleler arasında yer almaktadır. Zira bu çocukların eğitim hayatlarının ve ikinci dil öğrenimi süreçlerinin başarılı bir şekilde ilerlemesi için 0-6 yaş döneminde sağlıklı bir anadil edinimi büyük önem arz etmektedir. Erken çocukluk döneminde çift dilli eğitim sürecini sağlıklı bir şekilde geçiren çocuklar; sahip oldukları dilsel ve kültürel zenginlik ile dünyaya farklı açılardan bakmayı öğrenir ve bu şekilde her iki topluma katkı sağlamanın ve ülkeler arasında bir köprü oluşturmanın önemini kavrar.